ISMAIL ERSOY
  GERCEKLER
 

GERÇEKLER






COCA COLA'NIN DEĞİŞİK YAHUDİ BÖLGELERİNDEKİ REKLAMI:....
Üstteki yazının tercümesi: (Were moving to a new location !!! = Artik yeni yerimize tasiniyoruz !!!)
Alttaki yazının tercümesi:"COCA COLA İÇ, ISRAEL'E DESTEK OL !!!!!"""

http://img411.imageshack.us/img411/4945/cocavj0.png
http://img376.imageshack.us/img376/8544/colaxx5.gif
http://img247.imageshack.us/img247/2843/xcv1ubtj6.jpg

Biliyormuydunuz ?

Firma karının % 50 sini İsrail Ordusuna aktarıldığını...

Dünyada en çok coca cola sevenlerin müslümanlar olduğunu

Belçika da Sağlık Bakanı Luc Van Den Bossche'nin Coca-cola 'nın
şişe veya kutulardaki tüm ürünlerinin piyasadan çekilmesini emrettiğini...

Ve Bakanlığın, Coca-Cola ürünlerini içen kişilerde ciddi zehirlenmeler görüldüğünü belirterek, Coca-Cola' nın içinde kandaki alyuvarların erimesine neden ve kansızlığa yol açan 'hemolyse' maddesinin bulunduğunu açıkladığını...
 




FİLİSTİN SORUNUNUN TARİHİ

Nuri ERSOY

 

I. Dünya Savaşı sonunda, savaşın galipleri tarafından kurulan Cemiyet-i Akvam, Filistin ve Trans-Ürdün’ü Britanya mandasına vermişti. 1947 yılında Britanya Manda’yı BM’ye geri verdi. BM de kendi denetimi altında SSCB’nin desteğiyle Filistin’in parçalanmasına karar verdi. 

1948 yılında BM Filistin’deki Britanya himayesini sona erdirdi ve İsrail devletinin kurulmasına onay verdi 
Bu plan Arap Devletleri ve imparatorluğun bir parçasını kaybedeceği hissine kapılan Britanya tarafından reddedildi. Britanya Irak, Mısır ve Trans-Ürdün üzerindeki nüfuzunu kullanıp, bu devletleri planı sekteye uğratmak üzere ordu göndermeye teşvik ediyordu. Sonunda oluşacak kaos ortamında, kendisinin bölgenin kontrolünü yeniden almasını ve bağımsızlığa geçişin düzenli bir şekilde olmasını sağlamasının isteneceğini umut ediyordu

 

Moskova’nın direktifleri doğrultusunda Çek Cumhuriyeti tarafından silahlandırılan İsrail ordusu Arap lejyonlarını yenilgiye uğrattı. İsrail lideri Ben Gurion, Filistinlilere ayrılan toprakların yarısını (Batı Şeria’yı) teklif ederek Ürdün kralı Abdullah’ı satın aldı. Geriye kalan topraklar ise İsrail tarafından ilhak edildi. O zaman Filistin’de Müslüman, Hristiyan ve Araplar’ın yarattığı ortak kültür ciddi bir parçalanmaya uğradı, üç yüz bin Filistinli yaşadıkları yerlerden sürüldü. 
Bugün bu Filistinlilerin torunları, Gazze, Batı Şeria, Mısır, Ürdün, Suriye ve Lübnan’da kalabalık mülteci kamplarında yaşamaktadır. Bugün 1967 ateşkesinin sınırları BM tarafındab İsrail’in sınırları olarak kabul edilmektedir.

1967 yılında İsrail’in Mısır’a karşı giriştiği bir “önalıcı saldırı” İsrail’in diğer Arap komşuları olan Ürdün ve Suriye’yi de savaşın içine çekti. İsrail ordusu altı gün içinde Mısır’dan Sina Yarımadası’nı, Suriye’den Golan Tepeleri’ni ve Ürdün’den de Batı Şeria’yı aldı. Daha sonra 1979’da “barış karşılığı toprak” konsepti çerçevesinde Camp David Anlaşması ile Mısır İsrail Devleti’nin varlığını ve güvenlik hakkını tanıyınca İsrail Sina’dan çekildi. Batı Şeria, Gazze ve Golan tepeleri halen İsrail işgali altındadır. 

1967 Savaşı ve 1974 Petrol krizinden sonra İsrail’in radikal Arap milliyetçiliğine karşı petrol bölgesi Ortadoğu’da bir ileri karakol olarak ABD’nin gözündeki önemi arttı. İsrail ABD’nin askeri, maddi ve diplomatik desteği ile İşgal Altındaki Filistin Toprakları’nda yerleşim birimleri kurarak buraları kolonileştirmeye başladı. Yahudi kökenli bütün insanların İsrail’e göç etme ve İsrail vatandaşı olma hakları vardır. Göçmenlere İşgal Altındaki Filistin Toprakları’nda yerleşim yeri gösterilmekte ve maddi yardım sağlanmaktadır. Haritada yerleşim birimleri ve bunları birbirine bağlayan yollar görülmektedir. Yerleşim birimleri ve Filistinliler tarafından kullanılamayan yollar hala burada yaşamakta direnen Filistin’li nüfusu, şehirlerin birbirleri ile irtibatını keserek belli bölgelere hapsetme amacı gütmektedir. Flistinlilerin bir şehirden diğerine gitmek için onlaca kontrol noktasından geçmesi ve her kontrol noktasında saatlerce beklemesi gerekmektedir. 

1993 Oslo Anlaşması aslında Filistin topraklarının bu durumuna resmi bir statü kazandırmaktan öte bir anlam taşımamaktadır. Batı Şeria’nın Y’unun İsrail’in sivil ve askeri denetiminde, #’ünün Filistin sivil denetimi ve İsrail askeri denetiminde ve geriye kalan ’inin ise Filistin sivil ve askeri denetiminde olması öngörülmekteydi. Oslo anlaşması 2000 yılında patlayan intifada ile fiilen etkisiz kaldı. İntifada’nın yaşam koşulları giderek bozulan Filistin halkının, hem İsrail’e hem de onunla Oslo Anlaşması çerçevesinde işbirliği yapıp kendisine bahşedilen denetim alanlarında İsrail için devriye görevi ile yetinen Filistin yönetimine karşı yöneldiğini söyleyebiliriz. 

Filistin mücadelesinin umutsuzluğun ifadesi olan intihar saldırıları ile yeni bir evreye girmesi ile birlikte İsrail Batı Şeria’da intihar saldırılarını durdurmak bahanesi ile bir “güvenlik duvarı” inşa etmeye başladı. Bunun yanısıra İsrail’in Gazze Şeridi’nden çekilmesi gündeme geldi. Gazze Şeridi yoğun Filistinli mülteci nüfusu nedeniyle zaten kolonileştirilmeye uygun değildi. Batı Şeria’da ise güvenlik duvarı İsrail yerleşimlerini büyük Filistin toprakları ile birlikte İsrail tarafında bırakacak şekilde çizilmiştir. İnşa edilmekte olanın yanısıra bir de doğuda ikinci bir duvar planlanmıştır. Burada ikili bir amaç sözkonusudur: Bir yandan Batı Şeria’nın bir bölümünü burada yaşayan Filistinliler için bir açık hapishane haline getirmek, bir yandan da Galile vadisindeki su havzasının denetimini sağlamak. 

Buradaki haritalar BBC web sitesinden alınmıştır: http://news.bbc.co.uk/1/hi/in_depth/middle_east/2001/israel_and_the_palestinians/default.stm










 
 
 

 
   
 

 
  ŞİMDİYE KADAR 19297 ziyaretçi (27268 klik) var  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol